Türkiye’nin son beş yılı rejimin giderek otoriterleştiği ve resmi ideolojinin tam olarak hayata geçirilmeyi çalışıldığı bir dönem oldu. Özellikle 24 Temmuz 2015 tarihinde başlayan silahlı çatışmaların ve 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe teşebbüsünün bu hususta belirleyici bir rolü olduğunu belirtmek isteriz.
Silahlı çatışmaların sürdüğü ortamda 15 Temmuz 2016 tarihli darbe teşebbüsünün bastırılmasına rağmen OHAL ilan edilerek, bu durum otoriter rejimin inşası için muazzam bir fırsata dönüştürüldü. 21 Temmuz 2016’da başlayan OHAL rejimi 19 Temmuz 2018 tarihinde sona erdirildi.
OHAL ortamında 16 Nisan 2017 tarihli referandumla YSK tarafından kabul edildiği ilan edilen Anayasa değişiklikleri ile “Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi veya Türk Tipi Başkanlık Modeli”ne geçildi. Bu model, OHAL ortamında 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçimleriyle beraber yürürlüğe girdi. Seçimlerden hemen sonra 19 Temmuz 2018’de OHAL sona erdirildi.
Ancak, 31 Temmuz 2018’de yürürlüğe giren 7145 sayılı kanunla OHAL adeta 3 yıllığına uzatılmış oldu. Dolayısıyla 2019 yılı da aynı zamanda OHAL düzenin sürdürüldüğü bir yıl oldu.
2019 yılında gerçekleştirilen yerel seçimlerde muhalefet partilerinin özellikle büyükşehirlerde seçimleri kazanması aynı zamanda otoriter rejime yönelik bir itiraz olarak da değerlendirilebilir. Özellikle 24 Haziran 2019 tarihli İstanbul BBB tekrar seçimleri muhalefetin bir araya geldiğinde demokrasiden yana gelişmelerin olabileceğini göstermesi bakımından önemli bir gelişme olarak değerlendirilebilir.
Kürt sorunun çözümsüzlüğü ve silahlı çatışmaların devamına rağmen yerel seçimlerden sonra 19 Ağustos 2019 tarihinde Kürtlerin ağırlıklı olarak yaşadığı büyükşehirlerden Diyarbakır, Van ve Mardin belediye eş başkanlarının görevden alınıp Valilerin görevlendirilerek kayyım atanması siyaseti, seçmen iradesinin ve dolayısıyla seçimlerin geçersiz sayılması sonucunu doğuran otoriter rejimin en belirgin özeliği olmuştur. Kayyım atama siyaseti HDP’lilerin yanı sıra CHP’li belediyeleri de kapsayacak şekilde 2019 yılı ve 2020 yılı boyunca da devam ettirilmiştir.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin 25 Nisan 2017’de Türkiye’yi yeniden siyasi denetime tabi tutması ile ilgili süreç 2019 yılında da devam etmiştir. Ancak Avrupa Konseyi 2019 yılında da denetim raporunu görüşememiştir. Türkiye’deki demokrasi ve insan hakları sorunlarının büyüklüğü karşısında AİHM’in göstermiş olduğu tutum ibret vericidir. Demirtaş ve Kavala davaları ile sınırlı olarak verilen ihlal karalarının gereği bile yapılamamıştır. Hukukun üstünlüğü ilkesinden uzaklaşan AİHM’in kendisine dava gelmemesi için sürekli olarak Türkiye’deki Anayasa Mahkemesini işaret etmesi insan hakları değerlerinin korunmasında yaşanan aşınmayı çok net olarak ortaya koymuştur. Buna karşın Anayasa Mahkemesinin özellikle “devletin milli güvenlik politikaları” konusunda insan haklarından yana karar üretmediği ve olumsuz bir tutum içerisinde olduğu gözlemlenmiştir. Özellikle OHAL KHK’ları hususundaki olumsuz tutumu insan haklarının korunmasında etkili bir mahkeme olmadığını ortaya koymuştur. OHAL sona erdikten sonra yasalaşan OHAL KHK’ları ile ilgili 2019 yılında kısmi bazı iptal kararları ve bu tutumun devam vermesi ise umut verici olarak değerlendirilebilir.
2019 yılı, kalıcı OHAL rejiminin liberalizmin belirsizlik yaratan yeni tip otokratik rejimi olarak uygulanmış, en temel haklardan olan ifade, örgütlenme, toplanma ve gösteri haklarının oldukça fazla sınırlandırılıp, yasaklandığı bir yıl olmuştur. Baskı araçlarının başında ise maalesef yargı kullanılmıştır.
Türkiye’de otoriter yönetim anlayışının inşası karşısında demokrasi güçlerinin bir araya gelememesinin yarattığı sorunlara rağmen, Türkiye halkının özellikle yerel seçimlerde sandıkta demokrasi ve barış mesajı vermesi önemli ve anlamlıdır. 31 Mart 2019 seçimlerinde halkın sandıkta bir araya gelerek vermiş olduğu demokrasi ve barış mesajının demokrasi güçleri tarafından algılanması ve demokrasi ittifakının kurulmasının zorunlu olduğunu vurgulamak istiyoruz.
Çeşitli başlıklarda ihlal iddiaları ile ilgili değerlendirmemiz ise şöyledir:
Raporun Tamamı için:
2019 Yılı Türkiye İnsan Hakları İhlalleri Raporu
2019 Yılı Hak İhlalleri Bilançosu için: