Anasayfa Basın Açıklamaları 2020 6 AYLIK HAK İHLALİ RAPORU

2020 6 AYLIK HAK İHLALİ RAPORU

16 Dakika Önce

                                          BASINA VE KAMUOYUNA

          Bugün 2020 yılının ilk 6 ayında yaşanan hak ihlallerini açıklamak üzere toplanmış bulunuyoruz. 2020 yılı tek kişi yönetiminin gün geçtikçe kendini daha da kurumsallaştırdığı, OHAL uygulamalarının kalıcı ve yoğun şiddet içerikli bir hale geldiği, kadına yönelik şiddetin tırmanış gösterdiği, basına ve düşünce özgürlüğüne çeşitli kısıtlamalar getirildiği, çatışmalı ortamın devam ettiği bir yıl oldu. Bölgede devam eden savaş ve çatışma ortamı, başta yaşam hakkı olmak üzere bireysel ve kolektif tüm hakların kullanılmasının önündeki en büyük engel olarak karşımıza çıkmaktadır.

           Demokrasi ve özgürlüklerin ağır yara aldığı konuların başında seçme ve seçilme hakkına yönelik ve hukukla bağdaşmayan, yasaklayıcı uygulamalar gelmektedir. OHAL döneminde tutuklanan ve bir kısmı hala tutuklu bulunan DBP’li belediye eş başkanlarının yerine kayyım atamaları bu yıl da devam etmiş, daha da ötesi seçmenin iradesiyle seçilmişlerin kendi görev alanlarına dahi alınmayarak hukuk dışılık perçinlenmiş ve anti demokratik, keyfi birçok uygulamaya tanıklık ettik, tanıklık etmeye devam ediyoruz.

           Bölgemizde 2020 yılının ilk altı ayında, işkence ve kötü muamele, hapishanelerdeki ihlaller, toplanma ve gösteri hakkına yönelik yasaklar ve müdahaleler, düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, kadına ve çocuklara yönelik şiddet, ekonomik ve sosyal haklardaki kayıplar gibi pek çok değişik ve kategorik konularda ihlaller açığa çıkmıştır.  Gözaltı ve tutuklamalar bu süreçte hız kazanmış, tespit edebildiğimiz kadarıyla 175 ev baskını gerçekleşmiş, ikisi çocuk olmak üzere 199 yurttaş gözaltına alınmış, 35 yurttaş tutuklanmıştır.      Hapishanelerde Sağlık hakkı,  kötü muamele, disiplin soruşturmaları, tecrit etme, haberleşme, iletişim, aile görüşü haklarının kısıtlanması gibi ihlaller tespit edilmiştir.

          Hapishanelerdeki mahpusların mektup aracılığıyla ya da yakınlarının şubemize bizzat yaptıkları başvurularda, tek kişilik hücrelerde tecrit etme, kelepçeli tedavi, hastane ve revire çıkarılmama gibi mağduriyetler olduğunu ifade etmişlerdir. Özellikle de sağlık hakkı ihlalinin bu süreçte yoğun bir şikâyet konusu olduğunu, Hapishanelerde kişiye özgü uygulamaların, insan hakları anlayışı ve insancıl hukukla bağdaşmayan bir durum haline geldiğini ifade etmek istiyoruz.

          Çoğu zaman sosyal medyadan yapılan paylaşımlar gerekçe gösterilerek “yasa dışı örgüt üyeliği” “yasa dışı örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” “yasa dışı örgüt propagandası yapmak” gibi ağır suçlamalarla gerçekleştirilen gözaltı ve tutuklanmaların, kişi güvenliği ve özgürlüğünün açık bir ihlali olduğunu yeniden belirtmek istiyoruz.

            Ülkeler arasında bir pazarlık konusu haline getirilen mülteci sorunu da artarak devam etmektedir. Sizin de bildiğiniz üzere Van Gölü’nde göçmenleri taşıyan bir tekne batmış elde ettiğimiz verilere göre de 62 kişinin cenazesine ulaşılmıştır. Uluslararası antlaşmaların gerekliliklerinin yerine getirilmemesi ve yazı dilinin pratik diline dönüştürülmemesi birçok can kaybına yol açmaktadır. Türkiye’nin 1951 Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin sözleşmesine ‘’çekinceli’’ taraflılığı, sığınmacıları verdikleri zorlu hayat mücadelelerinde ne yazık ki güvencesiz bırakmıştır. Yine 1967 Protokolündeki sığınma hakkını tanımaya ilişkin gerekçelerin değerlendirilmesinin taraf ulus devletlere bırakılması beraberinde büyük hak ihlallerini de getirmektedir. Böylelikle diyebiliriz ki insanların yaşamları ulus-devletlerin insafına terk edilmiştir.

          Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri de caydırıcı kararların alınmaması yeterli tedbirlerin alınmaması sebebiyle halen gündemdeki yerini koruyor. Bırakalım yeni tedbirlerin alınmasını 11 Mayıs 2011 de İstanbul’da imzaya açılan ve Türkiye dâhil 20 Avrupa Konseyi ülkenin imzaladığı İstanbul sözleşmesinin iptali mevcut iktidar tarafından gündeme getiriliyor. Her gün bir diğerini aratmayacak düzeyde yaşanan kadın cinayetlerinin yaşandığı şu süreçlerde İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin bu tutumların tutarlı ve insani hiçbir tarafı yoktur. (Bildiğiniz üzere 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi (kısa adıyla İstanbul Sözleşmesi), 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmişti.)

                    İlimizde ilk 6 aylık süreçte toplam 1170 hak ihlali gerçekleşmiştir.

Polis ve Jandarma Tarafından Öldürülen ve Yaralananlar: 1 ölü 1 yaralı .(E.G)

YAŞAMINI YİTİREN SIĞINMACI VE GÖÇMENLER: 14 ölü 41 yaralı.

Silahlı çatışmalar nedeniyle yaşamını yitiren ya da yaralananlar:

 Güvenlik görevlisi: 1 yaralı.

Örgüt militanı: 9 ölü.

Siviller: 2 ölü 8 yaralı.

Kuşkulu kadın ölümleri: 3 (H.B,N.A,D.E)

Aile İçi Şiddete Uğrayan Kadınlar: 1 ölü.(S.D)  

Erkek intiharları: 5 (A.A, İ.E,G.K, M.B,–)

Toplumsal Alanda Şiddete Uğrayan Çocuklar: 1 ölü (S.T)

Kaçırma ve Ajanlık Tehdidi: 3 kişi.

Gözaltına Alınanlar: 2’si çocuk 199 kişi

Tutuklananlar: 35

Ev Baskınları:   175

Gözaltına Alınan Sığınmacı ve Göçmenler: 473

Baskına Uğrayan Gazete ve Yayın Organları: 1 (yeni yaşam gazetesi, gazete dağıtıcı gözaltına alındı)

Düşüncelerini ifade edenlere karşı açılan soruşturmalar: 20

Baskına veya Saldırıya Uğrayan Siyasi Parti, Sendika, Dernek, Kültür Kurumu   

Engellenen gösteri ve yürüyüşler: 1 (15 Haziran ‘darbeye karşı demokrasi yürüyüşü’)

Dernek: 1 (TUHADER)

CEZA EVLERİNDE YAŞANAN HAK İHLALLERİ

Sevk Uygulamaları: 1

Sağlık Hakkı İhlali: 91

Tecrit ve İzolasyon: 2

İş Kazalarında Ölenler: 26 (Çığ felaketinde yaşamını yitirin görevliler)

İş Kazasında Yaralanalar: 5

           Her zaman belirttiğimiz gibi bu ülkenin en büyük sorunu olan Kürt sorunu çözülmediği sürece bu yaşanan hak ihlalleri de devam edecektir. Siyasi iktidarın savaş politikasında ısrar etmesinin kalıcı bir çözüm getirmediği ortadadır. 40 yılı aşkın bir süredir devam eden bu ezber, ülkenin kaynaklarını tüketmek, can kaybı bilançolarını arttırmaktan öteye gidememiştir.

           İHD olarak her zaman barış hakkını savunduk ve savunmaya devam edeceğiz. Savaşın kazananının olmadığını tekrar vurgulamak istiyoruz. Savaşın yıkım ve can kayıpları dışında bir şey olmadığının her birey farkındadır. Türkiye’nin demokratikleşebilmesi bakımından Kürt sorununu demokratik ve barışçıl yollarla çözmesinin zorunlu ve elzem olduğunu bir kez daha yinelemek isteriz. Türkiye’nin gerçek bir çatışma çözümü ile birlikte yeni ve demokratik bir Anayasaya ihtiyacı bulunmaktadır. Aksi taktirde 1982 darbe Anayasasında değişiklikler yaparak bir çözüme varmak mümkün değildir.

        Bizler insan hakları savunucuları olarak, hayatımızdaki ihlallerin önlenebilir olduğuna inanıyoruz. Çatışmalı ortamın bir an önce son bulmasını, kalıcı bir çatışmasızlık halinin ve çözüm sürecinin yeniden müzakere edilmesini umuyoruz. İnsan hakları mücadelesinde 34. yılımızı doldurduğumuz bu günlerde; her koşul altında dil, din, ırk, milliyet, cinsiyet, etnik ve kültürel farklılık ayrımı yapmadan, yaşam hakkının kutsal olduğu vurgusunda bulunuyor ve özgürlüklerle dolu, onurlu bir yaşam temenni ediyoruz.

‘’İNSAN HAKLARIYLA İNSADIR’’ 29.07.2020

Diğer Yazılar
 İHD VAN
 Basın Açıklamaları

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir