= BASINA VE KAMUOYUNA =
Türkiye ve dünyada temel hak ve özgürlüklere dayalı, insan haklarına saygılı ortak bir yaşam ideali; ekonomik, kültürel, dinsel, etnik vb. her türden gerekçe ile maalesef yaşama geçmemektedir. Türkiye’de Son yıllarda İnsan Hakları ihlalleri ve demokrasi sorunu giderek büyüdüğü, Temel hak ve özgürlüklerin en başında gelen Düşünce ve İfade Özgürlüğünün adeta yok edildiği, iktidar gibi düşünmeyen ve iktidar gibi konuşmayan herkesin adeta “terörist” ilan edildiği, basın yoluyla hedef gösterilmeler, yargı yoluyla gözaltı ve tutuklamalar ile toplumun sindirilmeye çalışıldığı böylesi bir süreçte, işsizliğin arttığı, ekonomik buhranların yaşandığı ve toplumumuzun gerçekten giderek nefes alamaz hale geldiği bir ortamda; devleti idare eden yöneticilerin dışarıda hamasi söylemleri ve içeride giderek halktan kopuşları ülkeyi nefessiz bırakmıştır.
Katmerleşen sorunlarımıza çözüm üretilmediği gibi her geçen gün yeni sorunların yaratılması alışkanlık haline getirilmiş, Yasama, Yürütme ve Yargı erkleri arasında ki kuvvetler ayrılığı kalmamış ve yöneticilerin denetlenmesinin olanaksız olduğu ucube bir sistem ile ülkenin deyim yerinde ise çivisi çıkmıştır. Bu bağlamda Van ilinde bulunan biz Sivil Toplum kuruluşları olarak, Türkiye’de yaşanan hak ihlallerinin bir kez daha duyurulması, halkın vekaleti ile devletin kamusal gücünü elinde bulunduran yönetenlere sorumluluklarını hatırlatıyor, 2022 yılı İnsan Hakları Haftasında aşağıda kısmen değineceğimiz İnsan Hakları ihlallerine son vermeye çağırıyoruz.
- İnsan hakları savunucuları ve aktivistlerine dokunmayın;
2022 yılı içerisinde bir çok aktivist baskıya maruz kalmış veya tutuklanmıştır. Kadın örgütleri içerisinde aktif mücadele eden Kürt kadınları TJA aktivistleri tutuklanmıştır. Yurttaşın haber alma hakkı için zorlu koşullar altında haber takibi yapan Kürt Gazeteciler tutuklanmışlardır. Hem ulusal hem de uluslararası alana da çeşitli ödüller alan İnsan Hakları aktivisti Adli tıp Uzmanı ve TTB başkanı Şebnem Korur FİNCANCI bir TV kanalında “Kimyasal Silah Kullanımı İddiası” nın araştırılması gerektiğini ifade ettiği konuşması sebebiyle tutuklanmıştır. Bizler insan hakları savunucuları olarak bu baskılara boyun eğmeyeceğiz. Ve yönetenlere bir kez daha sesleniyoruz. İnsan hakları savunucularına ve aktivistlere uyguladığınız baskıcı politikalarınızdan vazgeçin. İnsan Hakları Savunucuları ile değil İnsan Hakları İhlalleri ile mücadele edilmesi çağırısını yapıyoruz.
- Hapishanelerde yaşanan Hak ihlallerine son verilsin;
Türkiye Hapishanelerinde halen kitap sınırlaması yapılmakta, gazeteler alınmamakta ve bir çok TV kanalı yasaklanmaktadır. Kürtçe yayınlara özellikle ayrı bir engelleme olduğunu da vurgulamak gerekir. Hapishane Gözlem Kurulu kararları ile bir çok mahpusun tahliyeleri engellenmekte ve adeta mahpuslar 2.defa cezalandırılmaktadırlar. Öte yandan İmralı Hapishanesinde uygulanan tecrit ve izolasyonun hukuk ile izahı mümkün değildir.
Ulusal ve uluslararası mevzuat ile evrensel hukuk ilkeleri göz önüne alındığında Mahpusların; işkence yasağı, sağlık ve tedavi hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, haberleşme özgürlüğü, ifade özgürlüğü haklarının ihlal edildiği, bu anlamda devleti yönetenler ve ilgili idare bürokrasisi pozitif yükümlülüklerini yerine getirmeye ve mahpuslara uygulanan bu ihlallerin bir an önce sonlandırmaya çağırıyoruz.
- Hasta mahpusların tedavi koşulları için tahliye edilsin;
Türkiye hapishanelerinde 600 ü ağır toplam 1605 hasta mahpus bulunmaktadır. Hasta Mahpuslar sorunu seçime kurban edilmeyecek yaşamsal bir sorun haline gelmiştir. Ne yazık ki 2022 yılı içerisinde de genç yaşlı fark etmeksizin hapishane koşullarında uygun tedaviye ulaşamadıkları için bir çok hasta mahpusun maalesef hapishanelerden cenazeleri çıkmıştır. Yaşam hakkı bağlamında hasta mahpusların uygun tedavi süreçlerine kavuşmaları ve tahliyelerinin kolaylaştırılması için derhal yasal düzenlemelerin yapılması çağrısında bulunuyoruz.
- Kadın cinayetleri durdurulsun ve kadına yönelik hak ihlallerine son verilsin;
2022 yılı başından bu yana 300 ü aşkın kadın katledildi. Bir sayı olarak görünse de aslında her birinin bir hikayesi ve yaşama dair bir umudu vardı. Bunların son örneklerinden biri Şanlıurfa İnşaat Mühendisleri odası yöneticisi Bahar HEZER oldu. Kadına karşı yapılan şiddete ses olmaya ve mücadele etmeye çalışan 24 yaşında bir kadın olan Bahar HEZER, maalesef hayatının baharında cani kardeşi tarafından katledildi.
Bir imza ile İstanbul Sözleşmesinden çıkan yöneticilere, iyi hal indirimi uygulayan yargıya ve cezasızlık politikası güdenlere sesleniyoruz. Kadın cinayetlerini durdurun ve kadına yönelen erkek şiddeti ile mücadele edin ve bunlar için İstanbul Sözleşmesi dahil ulusal ve uluslararası mevzuatlara uyun.
- Çocuk istismarı, çocuk işçiliği ve mülteci çocuklar sayısında ki artışa yönelik gerekli tedbirler alınsın;
Türkiyede şiddet mağduru çocuklar için hem yasal danışmanlık hizmeti hem de eş zamanlı psikososyal destek hizmeti alabilecekleri sistematik bir mekanizma konusunda ciddi bir boşluk bulunmaktadır. Ayrıca çeşitli cemaat ve dergah örgütlenmeleri adı altında çocukların istismarı çoğalmıştır. Bilindiği üzere en son çocuk istismarı haberine bakıldığında ilgili cemaat ve tarikatların devlet mekanizması içerisinde de örgütlendikleri ve böylesi soruşturmaları kapatabildikleri görülmüştür. Bu nedenle öncelikle halkımıza sesleniyoruz. Çocuklarınızı cemaat ve tarikatlardan uzak tutun.
Buradan iktidara da sesleniyoruz. Tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelerden Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara karşı Korunmasına ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi uyarınca şiddet mağduru çocukların korunmaları bakımından yasal düzenlemelerin yapılması, çocuk işçiliğine son verilmesi ve çocuk mültecilere yönelik koruma yöntemlerinin güçlendirilmesi çağrısında bulunuyoruz.
- Ülkemizde yaşanan Mülteci dramına son verilsin ve Hak İhlalleri engellensin;
Günümüzde mülteci sorunun ulaştığı boyuta bakıldığında Türkiye üzerinden batılı ülkelere gitmeye çalışan mülteciler Akdeniz ve Ege Denizini aşmaya çalışırken maalesef acı sahnelere sebep olunmakta, Akdeniz ve ege denizi adeta mülteci mezarlığına dönmüştür. İran ülkesi sınırından kentimiz Van ili üzerinden farklı ülkeler ve milletlerden çok sayıda mülteci akını olduğu herkesçe bilinmektedir. Öyle ki Akdeniz ve ege denizlerinde ki mülteci mezarlıklarına Van gölü de eklenmiştir. Bilindiği üzere 27 Haziran 2020 tarihinde Vangölü üzerinde bir teknenin batması sonucu 2 si çocuk 61 mülteci boğularak hayatını kaybetmiştir. Bu toplu mülteci katliamından sonra mültecilerin cenazeleri elbiseleri ile kimsesizler mezarlığına defnedilmiştir. 2 yıl süren yargılama sürecinde bir kişi dışında suçlu bulunmamıştır.
Mülteci krizi uluslararası bir kriz olmakla birlikte her devletin de sorumluluğu olduğu açıktır. Bu anlamda jeopolitik konumu sebebiyle mültecilerin geçiş güzergahlarından olan Türkiye’nin uluslararası bu krizde daha ciddi ve yapıcı bir rol alması, insan tacirleri ile etkin mücadele etmesi ve mültecilerin yaşam ve sağlık haklarını koruma çağrısında bulunuyoruz.
- Uyuşturucu ticareti ile mücadele ciddiye alınsın;
Uyuşturucu ticareti bir halk sağlığı sorunu ve bir İnsan Hakları ihlalidir. Günümüzün en önemli toplumsal sorunlarından biri olan uyuşturucu madde bağımlılığı hem toplumların hem de devletlerin mücadele ettiği hastalıklar içerisinde yer almaktadır. Hal böyle iken uyuşturucu ile mücadele etmesi gereken yöneticilerin bir kısmının uyuşturucu baronları ile fotoğraf vermeleri ve bir kısım siyasilerin mafya ile kol kola girmesi uyuşturucu ile mücadele edilmediğini göstermektedir.
Özellikle İran ülkesi sınırından ilimize çok rahatlıkla uyuşturucu madde sokulabildiği bilinmektedir. Bu nedenle buradan yetkililere bir kez daha sesleniyoruz. Uyuşturucu ile mücadele kamusal bir sorumluluktur. Dolayısıyla uyuşturucu ticareti ile mücadelenin ciddiyetle yürütülmesi çağrısında bulunuyoruz.
- Çatışma ve savaş hali İnsan Hakları ihlalidir;
Ülkeyi yönetenlerin giderek artan nefret ve şiddet diliyle birlikte ülkeyi yeni bir çatışma ve savaş haline sokma çabaları endişe vericidir. Ülke içerisinde yaşanan toplumun sıkışmışlık hali yöneticiler tarafından görülmediği gibi her geçen gün artan ihlaller boyutu konuşulmasın diye yeni ihlallere sebebiyet verecek bir hamaset dili geliştirilmiştir.
Buradan bir kez daha sesleniyoruz. Savaş hali, ciddi sivil can kayıplarına sebep olur, demografik yapıyı değiştirir, zorla yerinden edinmelere sebep olur ve bununla birlikte ülke içinde huzursuzluğa sebep olur, zaten kötü olan ekonomiyi daha da kötü hale sokar, işsizliği artırır, yoksulluğu arttırır ve bir bütün ülkeyi kaosa sürükleyecektir. Bu nedenle “en kötü barış en haklı savaştan iyidir” şiarıyla yurt dışı ve yurt içinde barış ve diyalog ile çözümlerin bulunması çağrımızı yineliyoruz.
- Enflasyon gerçeği bir insan hakkı ihlalidir;
Ülkede yaşanan enflasyon gerçeği karşısında insanların insanca yaşama koşullarından uzaklaştıkları ve ekonomik darboğazın insanları çaresizliğe ve umutsuzluğa sevk ettiği görülmektedir. Türkiye halihazırda enflasyonu en yüksek ülkelerin başında gelmektedir. Özellikle 2022 yılı içerisinde resmi enflasyonun %85 lerde olduğu, gerçek enflasyonun %180 lerde olan ülkemizde maalesef depresif bir toplum haline geldik. Mevcut çalışanlar her an işsiz kalacağı endişesi yaşarken, işsiz sayısı da her geçen gün büyüyor.
Toplumun beklentileri ve umutları kırılmış, iyi beslenme ve iyi bir hayat sürme endişesi yerini yaşama endişesine bırakmıştır. Yüksek enflasyon bir bütün olarak toplumun umut hakkını elinden alan bir İnsan hakkı ihlalinde dönüşmüştür. Buradan yetkili yöneticilere bir kez daha sesleniyoruz. Toplumumuzu kandırmayı ve boş vaatler ile sürüklemeye son verin. Ekonomik buhranı görün ve sosyal devlet ilkesi gereği etkili ve önleyici çalışmalara bir an önce başlayın.
- Toplantı ve gösteri hakkının ihlali anayasal bir İnsan Hakları ihlalidir;
Van ilinde uygulanan toplantı ve gösteri hakkı nın sınırlanması ve her seferinde yasaklanması da önemli bir hak ihlali olduğunu vurgulamak gerekir. Bilindiği üzere 15 temmuz darbe girişiminden sonra 20 Temmuz 2016 tarihinde tüm ülkede OHAL ilan edilmiş ve 17.07.2018 tarihinde OHAL tüm ülke genelinde kaldırılmıştır. Fakat Van Valiliğince Olağanüstü Hal Rejimi kapsamında uygulanan toplantı ve gösterilere ilişkin yasaklamaları sistematik olarak 30’ar günlük sürelerle ve sonra da 15 er günlük sürelerle yasaklar 2022 yılı haziran ayına kadar devam etmiştir.
Süregelen bu yasaklar bu kez yer sınırlaması ve sıkı başvuru şekilleri ile farklı bir boyuta taşınmıştır. Ve halihazırda söz konusu yasaklamalar maalesef halen devam etmektedir. Yani Van ilinde OHAL halen devam etmektedir.
Toplantı ve gösteri Yürüyüşü düzenleme hakkı anayasamızın 34. Maddesinde teminat altına alınmıştır. Buradan Van valiliğine sesleniyoruz. Van ilinde yıllardır uygulanan bu OHAL ardılı yasaklamanın derhal kaldırılmasını ve Van Halkının Toplantı ve gösteri Yürüyüşü düzenleme hakkının korunması çağrısı yapıyoruz.
Bilindiği üzere İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 1948 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilmiş ve Türkiye bir yıl sonra yani 1949 yılında bu evrensel bildirgeyi kabul etmiştir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi İnsanların insan olmaktan kaynaklı temel hakları olan; Yaşama Hakkı, İşkence ve Kötü Muamele Yasağı, Düşünce ve İfade Özgürlüğü, Din ve Vicdan Özgürlüğü, Özel Hayatın Gizliliği Hakkı, Adil Yargılanma Hakkı, Mülkiyet Hakkı, Seçme ve Seçilme Hakkı, Beslenme ve Barınma Hakkı, Protesto Hakkı, Eğitim Hakkı, Sağlık Hakkı vb temel hakları güvence altına almayı imzacı devletlere bir ödev olarak belirtmiştir. Türkiye’nin bu sözleşmeyi kabulünden bugüne 73 yıl geçmiş olmasına karşın halen bu haklar kamusal bir güvenceye kavuşmamış ve halen yurttaşın bu hakları çiğnenmektedir.
Daha fazla hak ihlallerinin yaşanmaması için, yönetenlere kamusal sorumluluklarını hatırlatıyoruz. Hak savunucuları olarak buradan itirazımızı yüksek sesle dile getiriyoruz: Haklılığın verdiği güçle;
KORKMUYORUZ, SUSMUYORUZ, HAKLARIMIZDAN VAZGEÇMİYORUZ.
VAN BAROSU
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ VAN ŞUBESİ
VAN-HAKKARİ TABİP ODASI
TİHV VAN TEMSİLCİLİĞİ
ÖHD VAN
KESK VAN ŞUBELER PLATFORMU