Anasayfa Basın Açıklamaları Patnos L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda Yaşanan Hak İhlallerine İlişkin Raporumuz

Patnos L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda Yaşanan Hak İhlallerine İlişkin Raporumuz

26 Dakika Önce

PATNOS L TİPİ KAPALI CEZA İNFAZ KURUMUNDA

31/08/2023 TARİHİNDE KADIN MAHPUSLARA YÖNELİK GERÇEKLEŞTİRİLEN

HAK İHLALLERİ RAPORU

31.08.2023 tarihinde Patnos L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda gardiyanların kadın mahpusları darp ve işkence ettiği iddiasının basına yansıması ve ailenin talepte bulunması üzerine kötü muamele ve darp iddialarını araştırmak ve ilgili yetkililerle görüşmek üzere Van İnsan Hakları Derneği Van Şubesi olarak cezaevine ziyaretler gerçekleştirilmiştir. Akabinde ilgili tarihteki iddialar üzerine Patnos L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna gidilerek gerekli incelemeler yapılmış ve tutanaklar düzenlenmiştir.

Bu görüşmeler neticesinde Patnos L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu idaresi ile ilgili iddialar üzerine tarafımızca görüşme talep edilmiş ama maalesef ki cezaevi idaresi görüşmeye olumsuz yanıt vermiştir. Cezaevi idaresinin görüşmeyi reddetmesi üzerine işkenceye uğradığı iddia edilen kadın mahpuslar ile detaylı bir görüşmeler gerçekleştirilmiştir.

Cezaevi idaresinin komisyonumuzun görüşme talebine olumsuz yanıt vermesinden sonra kadın mahpuslar ile yapılan görüşmede kendileri tarafımıza hitaben;

  1. Cezaevindeki sistematik olarak yapılan işkence ve yaşanan hak ihlallerine ilişkin ilgili makamlara detaylı olarak dilekçe yazdıklarını fakat hiçbir şekilde sorunların çözülmediğini hatta mevcut sorunlar için defaatle cezaevi idaresine başvuru yapıldığı ve maalesef ki bu hukuki başvurular neticesinde kötü niyetli bir şekilde sorunların daha da derinleştiği,
  2. Kadın koğuşuna girmemeleri gereken erkek gardiyanların psikolojik ve fiziki işkence yürüterek koğuş sayımlarına katıldıkları, erkek gardiyanların bilinçli olarak kendilerinin özel hayatlarına hassasiyet göstermedikleri, kendilerinin yaşanan bu sorunlara ve diğer sorunlara ilişkin birçok kez yetkili organlara başvurmalarına rağmen çözüm üretilmediği, aksine şartların daha da zorlaştırıldığı,
  3. 31.08.2023 tarihinde yaşanan ve basında yankı uyandıran işkencelerin aslında önceden bir temele oturtulmaya çalışıldığı; disiplinlerle ve şiddetin çeşitli boyutlarıyla bir zincirin son halkasını oluşturduğu;
  4. Bu zincirin sonlarına doğru da aslında kadın mahpusların susuz ve havasız ortamda bırakılarak bilinçli olarak itiraz etmelerine zemin hazırlanması ile sonuçlanan disiplin cezalarının olduğu,
  5. Kadın mahpuslar tarafından bu keyfi disiplinlerin somut kılınması için bir olayın aktarıldığı; bu olayın ise susuz ve havasız ortamda bırakılan kadın mahpusların “biz susuzluktan ve havasızlıktan yanıyoruz, idarenin en temel insani haklarımızı kısıtlamasını kabul etmiyoruz” şeklindeki beyanlarına karşılık gardiyanların mevcut beyanları çarpıtarak “biz kendimizi yakacağız” şeklinde tutanak tutarak kendilerine hücre cezalarının verildiği,
  6. Kendilerinin bu kötü muameleyi kabul etmemeleri üzerine yazdıkları dilekçelerin yırtıldığını ve işleme alınmadığı,
  7. 31.08.2023 tarihinde yaşanan olayda ise yaşanan tüm sorunların tekrar edildiği ve hatta daha da artarak önceki günlerde koğuşta günlük sayıma gelen erkek gardiyanların sayılarının daha da arttığı, bunun üzerine Mizgin Kayıtbey, Lale Kabişen ve Nazlıcan Barış isimli kadın mahpusların günlük sayıma erkek infaz koruma memurlarının katılmasına tepki göstermesi sonucu tartışmaların yaşandığı,
  8. Sonrasında kendilerinin yaşanan olaylarla ilgili şikayet dilekçeleri vermelerine rağmen haklarında disiplin soruşturması başlatıldığını, bahse konu disiplin soruşturmasının içeriğinde haklarında 11 gün hücre cezasının talep edildiğini, tebligatın geliş tarihinden sonraki gün haksız ve hukuki dayanaktan yoksun memur beyanlarına karşı savunma dilekçesi hazırlayıp yetkili makamlara sunduklarını, yaklaşık 1 hafta sonra disiplin soruşturması sonucu tüm savunmalarının reddine karar verilerek haklarında 11 gün hücre cezası şeklinde disiplin cezası verildiği,
  9. Mağdur durumda olduklarını ve kendilerine yapılan hukuksuzluk karşısında seslerini duyurmak adına kapıya vurmaya başladıklarını, yaklaşık 30 dk boyunca sürecin bu şekilde devam ettiğini, bu protesto neticesinde yaklaşık 40 kişilik infaz koruma memuru ve jandarmanın koğuşu basıp kendilerini darp etmeye başladıkları,
  10. Aynı şekilde takım elbiseli üst düzey cezaevi sorumlusu olduklarını düşündükleri birkaç kişinin de hiçbir sorgu yapmadan ellerinde bulunan coplarla kendilerine işkence uyguladıklarını, sonrasında domuz bağı yöntemi ile plastik kelepçelerle etkisiz hale getirildiklerini, süreç boyunca takım elbiseli olan görevlinin sürekli “etkisiz hale getirin, bir daha da sesleri çıkmasın ve bir daha basına yansıtmasınlar olayları” şeklinde tehditler savurduğu,
  11. Sonrasında kendilerinin coplarla dövülmek suretiyle mahkum kabul bölümünde bulunan boş odaya götürdüklerini, burada kendilerinin hastaneye götürüleceğinin söylendiğini, yaklaşık 2-3 saat kadar bekledikten sonra Patnos Devlet Hastanesine götürüldüklerini, hastane içerisinde adını bilmedikleri erkek doktorun yanına götürüldüklerini, burada doktora vücutlarında bulunan işkence izlerini göstermeye çalıştıklarını, buna rağmen erkek doktorun sürekli olarak “zamanımızı alıyorsunuz sizin hiçbir şeyiniz yok, niye geldiniz” şeklinde asabi sözler sarf ettiğini, kendilerinin ise ısrarla yara bölgelerini göstermek istemelerine rağmen taleplerinin hiçbir şekilde yerine getirilmediği,
  12. Jandarma personellerinin doktorun yanında bulunması işle birlikte doktorun da üstün kötü muayene yapmasının sonucunda ters kelepçe ile tekrardan ring aracına götürüldüklerini ve görevli jandarmanın kendilerine cinsiyetçi küfürler ederek ağır tehditlerde bulunulduğu,
  13. 13.09.2023 tarihi itibariyle mevcut olaylar için yazılı olarak savunma verdiklerini, savunmanın içeriğine özellikle kamera kayıtlarının ortadan kaldırılma ihtimalinden korktuklarını dile getirdikleri,
  14. İşkencelerin birer iddiadan ibaret olmadığının ve maddi gerçeğin açığa çıkması için ilgili makamların duyarlı davranmadıklarını ve bu gerçekliğin da dosyaya eklenmeyen ve dolayısıyla kaybettirilmeye çalışılan kamera kayıtlarında saklı olduğunu vurguladıkları,
  15. Kameralara aileni bir biçimde yansıyan işkence görüntülerinin ancak ve ancak kamuoyunun vicdanı ve sesi ile ortaya çıkabileceği

Hususları tarafımıza aktarılmıştır.

İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE YASAĞI

İnsan hakları Avrupa Sözleşmesinin 3.maddesinde ‘‘Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı yahut onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulamaz’’ denilerek işkence ve sair kötü muameleyi kısa ve öz biçimde yasaklamış, işkence ve sair kötü muamele yasağının kapsamını 1984 tarihli Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ndeki tanımın ışığında İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi içtihatlarıyla belirlemiştir. İHAS’nin 3. maddesi yukarıda da belirttiğimiz üzere, işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve ceza kavramlarına yer vermiştir. İşkence yasağı, insanlık dışı ve küçük düşürücü muameleleri de kapsayan üst kavramdır. İHAM, İHAS 3.madde kapsamındaki işkence, insanlık dışı veya onur kırıcı muamele şeklindeki hareketlerin aralarındaki düzey, yoğunluk, ağırlık ve etkilerine dair farkları gözeterek bu muameleleri birbirinden ayırmaktadır.

İHAM’ a göre bir eylemin ağırlık düzeyi itibarıyla 3. maddenin kapsamına girebilmesi için muamelenin; süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ve bazı durumlarda, mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi olayın içinde yer alan tüm koşullar değerlendirilir. Eylemin amacının mağduru aşağılamak ya da küçük düşürmek olup olmadığı sorusu göz önüne alınması gereken bir unsur olsa dahi böyle bir amacın yokluğu 3. madde ihlalinin kesin olarak bulunmayacağı anlamına gelmemektedir. Bir bireyi utandıran ya da küçük düşüren, onun insanlık onuruna saygı göstermeyen ya da saygıyı azaltan ya da bireyin ruhsal ve fiziksel direncini kıracak şekilde korku, ıstırap ya da aşağılık duygusu uyandıran muamele 3. madde anlamında kötü muamele olarak değerlendirilmektedir. Aynı zamanda İHAM; Sözleşmenin 3. Maddesi kapsamında işkence dışındaki diğer kötü muamele uygulamalarında “insanlık dışı, onur kırıcı ve aşağılayıcı” terimlerini kullanmaktadır. Kararlarda kötü muamelenin 3.Madde ihlaline yol açması için “fiziksel yaralamaya ya da yoğun bir fiziksel veya ruhsal acı veya ıstıraba sebebiyet vermiş olması” ya da “küçük düşürme veya ıstırabın, meşru bir muamele veya cezada zorunlu olarak bulunan küçük düşürme veya ıstırap düzeyinin ötesine geçmesi gerektiği” açıklanmaktadır.

5275 Sayılı Kanunun “Hapis cezasının infazında gözetilecek ilkeler” başlıklı 6. Maddesinin 1. Fıkrasının b bendinde “Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin düzenli bir yaşam sürdürmeleri sağlanır. Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirilir.” Denilmek suretiyle mahpusların hapishanede tutulma koşullarının insan onuru ile bağdaşacak koşullar altında olması gerektiği düzenlenmiştir.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Avrupa Cezaevi Kuralları hakkında (2006) 2 nolu Tavsiye Kararında özgürlüğünden yoksun bırakılmış olan herkesin cezalandırılmalarına veya tutuklanmalarına hükmedilen kararla yasal olarak ellerinden alınmayan tüm haklara sahip olmaya devam ettiği, bu nedenle özgürlüğünden yoksun bırakılmış herkese insan haklarına saygı çerçevesinde davranılması gerektiği belirtilmiştir. Bununla birlikte mahpuslara sağlanan barınma ve özellikle uyku koşulları insan onuruyla ve mümkün olduğunca özel hayatın gizliliğiyle bağdaşması gerektiği, iklim koşulları ve özellikle metrekaresi, havanın küp hacmi, aydınlatma, ısıtma ve havalandırma açısından sağlık ve hijyenin gereklerine uygun olması gerektiği vurgulanmıştır.

İHAM içtihatlarında da devletin bir kişinin insan onuruna saygı ile bağdaşır koşullarda alıkonulmasını güvence altına almak zorunda olduğu ve kişiye uygulanan tedbirin infazında izlenecek tutum ve yöntemin, kişiyi tutuklamanın doğasında kaçınılmaz olarak var olan ıstırap düzeyini aşan bir yoğunlukta sıkıntı ve zorluğa maruz bırakmaması gerektiği vurgulanmaktadır.

Şunu da hatırlatmak gerekir ki işkence suçu doğrudan soruşturulacak ve kovuşturulacak suçlardan olduğundan işkence suçunu işleyen memur ve diğer kamu görevlilerinin soruşturulması için izin alınmasına gerek olmayacaktır. Ayrıca belirmek gerekir ki TCK m.94/6 uyarınca işkence suçu zamanaşımına uğramamaktadır.

SONUÇ:

Devletler, taraf oldukları sözleşmelerde yer verilen işkence yasağını da göz önünde bulundurarak hapishanelerde işkencenin önlenmesi için gerekli tedbirleri almalıdır. Bu husus, devletlerin işkence ve diğer insan hakları ihlallerinin önlenmesine dair aktif yükümlülüklerinin bir gereğidir. Ortaya bir hak ihlali çıktığında, bu hususun etkin soruşturulması ve sorumluların yaptırımla karşı karşıya bırakılacağı yargılama süreçlerinin gerçekleştirilmesi de söz konusu aktif yükümlülüğün bir parçasıdır.

İşkence bir hak ihlalidir ve suçtur. Bu nedenle işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını iddia eden kadın mahpusların yaşanan hak ihlalinin soruşturulmasını isteme, bir başka anlatımla sorumlularla ilgili şikâyette bulunma hakkı vardır. Bu hakkın en etkin ve sonuç alıcı şekilde kullanımının sağlanması gerekmektedir.

Anayasanın işkence yasağını düzenleyen 17/3. Maddesi, Avrupa insan hakları sözleşmesinin işkence yasağını düzenleyen 3. maddesi ile işkence ve yer zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezaya karşı birleşmiş milletler sözleşmesinin ilgili maddesi hükümlerine açıkça aykırılık ihtiva eden bu iddialara karşı gereken tüm hukuki adımların atılacağını belirtmek isteriz. İnceleme neticesine göre kasti ve ihmali bulunanlar hakkında da adli ve idari soruşturma başlatılmalı ve haklarında başlatılan soruşturmalar etkin bir şekilde yürütülmelidir.

Ayrıca Türk Ceza Kanunu’nun İşkence başlıklı 94. Maddesi gereği; bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama ve irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren, işkence yapmaya teşebbüs ve işkence iştirak veya suç ortaklığı yapan bütün şahısların insanlık suçu işlediklerinin şuurunda olmaları gerektiği ile insanlığa karşı suç işleyen cezaevi yetkilileri dahil olmak üzere hiçbir istisnası olmayacak şekilde af ve zamanaşımından yararlandırılmaması gerektiğine ilişkin gerek ulusal mahkemelerde gerekse uluslararası yargı mercilerinde verilmiş kararlar olduğunu hatırlatırız.

İşkence ve kötü muamelelerin son bulması için her alanda hukuki mücadelemizi sonuna kadar vereceğimizi kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız. 15.09.2023

             İNSAN HAKLARI DERNEĞİ / VAN ŞUBESİ

Diğer Yazılar
 İHD VAN
 Basın Açıklamaları

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir